Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 komik anılar2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir
Anonymous



komik anılar2 Empty
MesajKonu: komik anılar2   komik anılar2 EmptyPerş. 31 Tem. 2008 - 20:28

Bir abimize Bayburt'tan misafir gelen hayrettin isimli dostumuzu gezdirmekle mükellef olmuştuk. İlk durağımız alışveriş merkezi olan Gulfstar dı. Daha binanın girişinde kopmuştuk zaten çünkü, otomatik kapıya gelince Bayburtlu arkadaş ilk falsoyu vermişti "LO BU KAPININ KOLU YOK "dedi. Tabi biz bunu fırsat bilip biraz gülmek istedik metin otomatik kapıya yaklaşıp "AÇIL SUSAM AÇIL"dedi. Tabi kapı açılınca Bayburtlu arkadaş kendinden geçmişti. Metine dönerek "LO METİN SEN BÜYÜCİMİSİN" dedi. Tabi biz kırılıyoruz. Neyse içeriye girdiğimizde Bayburtlu kapanmış olan kapıya "AÇIL SUSAM
AÇIL "dedi. Daha sonra metine dönerek "LO METİN BU KAPI AÇILMIYIR" dedi. Zaten o sırada biz gülmekten paspas şeklini almıştık bile, tabi güvenlik görevlileri de .

Güzide İstanbul'umuzun meşhur minibüs hatlarından biri ile Kadıköy semalarına doğru yol alıyorduk. Son durağa geldiğimizde, şehrin yabancısı olduğu her halinden belli bir zat minibüs şoförüne eğilerek "Evladım, deniz otobüsleri nereden kalkıyor "diye sordu. Minibüs şoförümüzün yanıtı ise kısa ve öz oldu 'Sahilden'.

Vakti zamanında Afyon ilimizin Sultandağı belediyesine eğitim vermek için gittik ve verdik. Yaklaşık 3 hafta eğitimden sonra müşterimizin artık olayı kavradığını anlayaraktan Bursa'ya döndük. 1 hafta sonra bizzat 2 hafta bilgisayar eğitimi
verdiğim muhasebe müdürü telefonda idi. Ve sordu -"xxxxx Bey bilgisayarla çalışırken masam bitti" !! -"Nasıl yani, masa biter mi yahu" -"vallaha bitti çalışamıyorum" -"peki biz gelip bakacağız" Haliyle anlam veremedik şikayete. Olay mahalline vardığımızda manzara su idi: pek maharetli mudur beyimiz mouseyi sağa sürüklerken masanın sonuna gelmiş ve orda kalmış biraz daha gitse mouse düşecek diye korkuyor ve öooyle duruyor Mousecuk masanın ucunda.

Anlataçağım anıya inanmayabilirsiniz. Acayip bişiy çünkü. Adını veremiycem bir arkadaşım (biz Tolga diyelim) Çarkıfelek'te yarışçam diye kafayı kırmıştı. Eleman arıyo ama aylarca düşüremiyo numarayı. Neyse bir gün telefon lak diye düşüyo.
Yarışmadan siz kapatın biz sizi program sırasında arıycaz diyolar. Ama lütfen hattınızı meşgul etmeyin diyolar bir de. Bizimki (tolga) telefonun başına geçiyo sevinçle beklemeye başlıyo. Bi yandan da tv'de yarışmayı izliyo. Ha aradı ha arıycaklar bi vaziyet. Tam o sırada Tolga'nın dedesi kalp kirizi geçirmesin mi? Annesiyle babası hemen telefona koşuyorlar ambulansı aramak için. Tolga deliriyor. Hayatta aratmam, programdan arıycaklar diyo. Yavrum ama deden gidecek diyorlar bir şey olmaz dedeme abartmayın diyo Tolga. Anneyle baba üzerine gelince mutfaktan bıçağı kapıyo.
Bir elde telefon bir elde bıçak yaklaşırsanız kendimi bıçaklarım diyo. Sonu acı aslında; dede vefat ediyo. Hastaneye yetiştirilirken son nefesini veriyo. Daha fenası (Tolga için en azından) yarışmadan da aramıyorlar.

Saat geç olmuş. Artık okuldan kalkmışız, dolmuşla gelios. Dolmuş bi pazar mevki-inden geçerken bi amcaya çarpma tehlikesi atlattı. Dolmuşçu da kafasını pencereden çıkarıp, "Amca lütfen kaldırımdan gider misin?" diye rica etti ama bizim amca, "Asıl sensin pezevenk. Ben seni kaldırıp ..kerim!" dedi ve tabii biz yerlere yattık. Dolmuşçu tornavidasını alıp, dolmuştan inip adamın peşinden koşmaya başladı. Devamını bilmiyorum çünkü biz gülmekten yerlere düşmüştük...

Benim anım değil, Ülkü Tamer'in anısı. Radikalde okudum, süper komik. Tiyatroları varmış, turnede Malatya'ya gidiyorlar, Oyun sahneleniyor. İlk gece şehrin büyükbaşları hep ön safta. Ülkü Tamer oyunda kızın babasını oynuyor, kızını istiyolar vermiyor. Çocuk aşk acısından ölüyor vs. Halk acayip etkileniyor oyundan ağlayanlar falan. Oyun bitiyor iki polis geliyor kulise, komserim sizi istiyor diye. Ülkü Tamer de çok etkilendi tebrik edeçek heralde diye kalkıp gidiyor. Karakola bir giriyor, ortalık buz gibi. Komiser bizimkini görünce sinirle ayağa kalkıyor -"Lan sen ne şerefsiz adamsın be arkadaş. Vermedin kızı, bak ne oldu gül gibi oğlan öldü gitti." Ülkü Tamer "ama efendim, gak guk" diye açıklayacak oluyor. Komiser "Sus diyor yarın akşam da gelip izleyecem eğer yine kızını vermezsen hepinizi karakola alıp falakaya yatırcam lan"
diyor. Ertesi gün Ülkü Tamerler oyunun sonunu değiştirip oynuyolar. Kızını veriyo oğlana, oyun bombok oluyor ama komiser en ön safta mutluluk gözyaşları döküyomuş.

Ataköy'de bir arkadaşımda sabahlamıştım. Sabah otobüse bincem ama mekanı bilmediğim için durağı sorcak birilerini arıyorum. Kimseler geçmiyo, neyse sonunda bir polis otosu gördüm. Tarif ettiler durağı. "Şu bakkalı geç ilerle, ağacın ordan sağa kır ordan sola..." Teşekkür edip yürümeye başladım. Biraz yürümemiştim ki arkadan bir megafon "oğlum ağacın ordan sola kırsana lan, bak bak bak dinniyomu hiç, hüşş alooo" Durağı bulana kadar ekip otosu arkamdan bağırıp durdu.

Bir gün düşünceli düşünceli yolda yürürken, birisine küüüüüüüt diye çarptım. Bu kadarı da yetmiyomuş gibi ona dönerek "afedersiniz" dedim. meğer çarptığım şey direkmiş. üstelik sabahtan beri beni takip eden kişiler de "ne salakmış" diyerek peşimi bıraktılar. arkadaşlarıma anlattım, direkten özür dileyerek benimle dalga geçmeye başladılar. Ne kadar rezil, siz düşünün artık.

Bir kış günüydü. Evimizin önüdeki kaldırım buz tutmuştu. Sokağın başından eve giderken düşerek yokuş aşağı kaymaya başladım. O sırada balkonda olan oğlum aynen şöyle dedi;- baba eve uğramadan nere gidiyon!!!

Bizim Erzurum'da Teyyo Dede var. Çok büyük yalancıdır ama çok komiktir yalanları. Neyse bir gün kahvedeler. Teyyo Dede bir av anısı anlatıyo ama millet tv'deki maça dalmış. Teyyo dede bakıyo ki kimse dinlemiyo biraz dikkatleri toplayayım diye başlıyor anlatmaya."Sonra baktim karşıma bir ayi çıkti" Üç beş kişi maçı bırakıp dönüyo Teyyo Dede'ye. Teyyo Dede biraz daha ilgi çekmek için bi daha sallıyo "sağıma döndüm, ola o da ne bi dene kurt" Bi beş on kişi daha dönüyo Teyyo Dede'ye. Bi daha sallıyo "Ola oğlum sola döndüm , bi dene çakkal" Hemen hemen herkes dönüyo Teyyo Dede'ye: ama yine de bir iki kişi maça bakıyo hala. Teyyo Dede son bir kez daha sallıyo "arkama döndüm, ola o da ne arkam uçurum" Herkes merak ediyo. "Ee sonra ne oldu Teyyo Dede?" Teyyo Dede o kadar yalan uydurdu ya şimdi nasıl çıkcak işin içinden diye merak ediyolar bizimkiler. Teyyo dede duruyo duruyo. "Ne olacak, ayı beni yedi" Hahahaha! Millet gülüyo tabi, sonra biri "İyi de Teyyo Dede bu ayı seni nasıl yemiş yav, sen yaşıyon işte" diyo. Teyyo da herife şöyle bakıyo "Bırak Allahın sevirsen, sen buna yaşamak mı diirsen?" diyo.

Sultanbeyli'ye Tiyatro gelmiş. İslamcı oyun oynuyorlar elemanlar. Neyse oyunun bir yerinde rol icabı İsrail askeri kılığına girmiş elemanlar filistin genci rolündeki gencin kolunu kırıyorlar. Oyunun başından beri gaza gelen hacı amcalardan biri tam o sahnede daha fazla dayanamayıp "Tekbiiiir Allahü ekbeeer " diye bağırarak fırlıyor ve ayakkabısını çıkarıp İsrail askerlerinden birine fırlatıyor. Asker rolündeki herifin suratı kan içinde kalıyor. Oyun iptal ediliyor ama işin komiği ayakkabıyı fırlatan hacı amcaya anlatamıyorlar bunun bir oyun olduğunu. O hala "münafıklar bırakmadınız diğerlerini de devireyim" falan diyormuş.

Minibüsteyiz, kızın biri bindi minibüse. Kibar olmaya çalışan abuk bir kız bu. Neyse kapıyı kapatmaya çalışıyor açıp kapatıyor açıp kapatıyor ama kapı otomatik olduğu için kapanmıyor. En son dayanamadı bu, "şöfer bey, ay bu kapı kapanmıyo". Dikiz aynasından pis pis kızı gözetleyen şoför döndü. "yeter bacı iki saattir ...ktin bıraktın kapıyı zaten"

Bi kaç hafta önce tahlil vermek için laboratuardaydım. Neyse hemşire önce kan aldı ve idrar tahlili için şu beyaz kaplardan verdi neyse uzatmayayım bide çizgi çekti buraya kadar manasında, dibinde bi yerde yani benden önceki adamın
çıkmasını bekledim adam bi çıktı idrarı dolduracağı kabı ağzına kadar doldurmuştu ve idrar yerlere ellerine falan döküldü. Hemşire bu kadarına gerek olmadığını söyleyince adamın verdiği cevapta koptum zaten: -başka kap vermediğiniz için hepsini buna doldurmak zorunda kaldım.

Yeni bir eve taşınmıştık ev daha yeniydi. 5. katta oturuyorduk, asansörlü bir apartmandı. Annem bankadan eve geliyordu bende balkondan gördüm onu ve kapının merceğinden seyretmeye başladım. Annem kapıya gelip ters ters bakmaya başladı. Ve gidip geliyordu koridorda. Ben de kapıyı açmadım hala seyrediyordum. Zile basmasını bekledim basmadı. Bir kaç kere gitti geldi koridorda en sonunda dayanamayıp aşağı doğru inmeye başladı. O sıra kapıyı açtım anne nereye gidiyorsun dedim. Annem de çok sevinerek den aa orası bizim ev mi dedi. Bende annemin saflığını bildiğimden dolayı gülmedim normal karşıladım. Sonra bana demesin mi ben orayı Naime Kartların evi sanmıştım.orda gülmekten yarıldım tabi. Kapının üstünde Name Card (yani isim kardı ) yazıyordu annem onu Namie Kart anlamış Smile)) E annem ne de olsa Smile yapar böle şeyler.

Ben ve arkadaşım bir gün bir durakta otobüs bekliyoruz. Bundan yaklaşık 5-6 sene evvel. Takım elbiseli, havalı bakışlar atan bir şehir magandası da yanımızda beklemeye başladı. Bir müddet sonra belinin yan tarafında değil de ön tarafında kemerinde asılı duran, iğrenç renkte kılıflı devasa bir cep telefonunu göstere göstere çıkarttı ve başladı oynamaya. Bu arada da bizi süzüyor hava atacak ya. Birden -şu bizim Almanya'daki Selma'yı bir arayayım, diye bir cümle sarf etti bize kibirli bakışlar atarken. Sonra başladı konuşmaya. Biz de düşünüyoruz: Vay be maganda hakikaten Almanya'yla falan
konuşuyor be. O zamanlar bizde telefon da yok. Hayıflanıyoruz. Bizimki konuşmayı şova dönüştürüyor. Tam direktifler verdiği sırada pat, konuştuğuna inandığımız telefon kulağındayken zangır zangır çalmaya başladı. Bizimki eşekten düşmüş karpuza döndü bir anda. Ne yapacağını şaşırdı ve ne dese umarsınız: -Yaa bu telefon bozuldu galiba..

iki arkadaş Kadıköy'deyiz ve acilen telefon açmamız gerekiyor. Her yerde kontürlü telefon aradık. En sonunda bulduk tabi.. Neyse kartı makineye yolladık. Makinenin ekranında çok doğal bir yazı belirdi. ACİL ARAMA İÇİN. bunu gören arkadaş durumun verdiği psikoloji ile tuhaf şeyler sayıklamaya başladı.-oğlum tuşlara hızlı hızlı bas!'acil
aramadığımızı nerden bilecekler!!!! kahkahalarla altıma sıçtım tabi.

Postanedeyiz, taahhütlü mektup atıcaz. Adamın birisi memura Amerika'ya göndermek üzere bir zarf uzattı. Memurda gayet saf bir bakışla USA nerenin kazası diye sordu. Herkeste bir kahkaha. Diğer memur arkadaşının durumu kurtarmak için hemen ekledi. Kız orası Amerika yaw.

Bir gün belediye otobüsündeyim. Durakta teyzenin biri bindi. Şoföre;"evladım acelem var ama biletim yok" dedi. Şoför ; "bin teyzecim, sonraki duraktan alırsın, ama önce bir de yolculara sor" dedi. Bunun üstüne teyze yolculara dönüp; "Pardon, bir sonraki duraktan bilet alabilir miyim?" diye sordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
komik anılar2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Komik Kehanetler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Eğlence - KapalıÇarşı - Donanım - Oyun Dünyası - WebMaster - Grafik :: Eğlence Merkezi :: Komik Yazılar-
Buraya geçin: